"Yedikleriniz ilacınız olsun"
FONKSİYONEL TIP YAKLAŞIMI
Fonksiyonel Tıp; hastalıkların arka planındaki fonksiyonel bozuklukları ortaya çıkarmaya ve tedavi etmeye çalışır.
• Kişiye özel hassas bir tıp yaklaşımıdır.
• Organ ya da tek bir sistem ile sınırlı kalmadan bütün vücut fonksiyonlarını ve etkileşimlerini bir arada değerlendiren bütünsel bir yaklaşımdır.
• Doğum öncesi dönemden başlayarak o kişiye ait sosyal, psikolojik, beslenme ve çevre şartlarını bir bütün olarak anlayabilmek adına zaman ayırır.
• KORUYUCU HEKİMLİĞİ esas alır.
• Hastalık ortaya çıkmışsa da semptom ve belirtilerin tedavisi ile birlikte arka planda bozulan fonksiyonların dengelenmesini ve düzenlenmesini hedefler.
• Yeni keşfedilmiş bilimsel temel tıp bilgilerinin kliniğe yansımalarını sağlamaya çalışır.,
• Alternatif tıp değildir.
• Fonksiyonel tıp;
➢Kişinin hayatını yeniden dengeye oturtulması hedeflenir
➢Klinik yaklaşımlar:
• Daha sağlıklı ve bilinçli beslenme
• Var olan hastalık ve şikayetlerin azaltılması/bitmesi Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kısmı da hastadır.
POTANSİYEL RİSKLİ GRUPLAR;
1. LAKTOZ Dünya nüfusunun %25-90 ‘ında laktaz enzimi yetersizdir. Tereyağını ısıttığınızda çıkan köpük laktozdur, tereyağı sizi hasta etmez üzerindeki köpüğü kalp damar hastalıkları ve bir çok hastalığa neden olur.
2. GLUTEN Tahıllarda bulunan gluten; glutenin ve gliadin proteinlerinin kompleks olarak bir arada bulunduğu protein yapıdır. Gliadin peptidinin, bağırsaklarınızda bulunan parmak şeklinde olan villus yapıyı bozduğu, bu şekilde de bağırsakların geçirgenliğine neden olduğu gösterilmiştir. Bağırsakların geçirgen olması tam sindirilmemiş besin parçacıkları, gliadin ve bağırsaktaki patojen bakterilerin kan dolaşımına katılmasına neden olur. Bu durum kronik hale geldiğinde ise sistemik inflamasyonlara, immün toleransın azalmasına, otoimmün hastalıkların görülmesine yol açar.
3. KAZEİN İnek sütünün %80 i olan kazein proteini IGF 1’ (insülin benzeri büyüme faktörü) in artmasına neden olmaktadır. Bu büyüme hormonunun salgılanması ve yağ yapımını artırmaktadır. Yetişkinlerde kanda IGF artışı meme ve prostat kanseri ile ilişkili bulunmuştur. Son yıllarda ineklere verilen somatotropin (büyüme) hormonu sebebiyle kazein türü değişip, A2 den A1 e dönmüştür. İneklere verilen yemler bozulmuştur. Kazein besinin bağırsaktan geçiş zamanını uzatır, müküs üretimini artırır ve bağırsak işlevini sekteye uğratır. Bu da bağırsak kökenli hastalıklara yakalanma ihtimalini yükseltir. İneklerin hamileyken süt sağması durumunda sütün cinsiyet hormonu içeriği artar bu da ergenlik dönemine erken girme, adet dengesizlikleri vb. kadın hastalıkları şikayetlerini artırır.
4. LEKTİN Lektinler, bir ya da daha fazla bağlanma bölgesi ile belirli karbonhidrat bölgelerine bağlanabilen proteinlerdir. Hücrelerin birbirleriyle ve çevreleriyle iletişim kurmasında görev alırlar. Tüm besinlerde bulunabilmelerine rağmen tahıllar ve kuru baklagillerde bulunan lektinler; ince bağırsaklar boyunca uzanan sıkı bağları parçalayabilme özelliğine sahiptirler. Bu özellikler nedeniyle anti-besin ögesi sınıfındadır. Birçok lektin ısıya ve sindirim enzimine karşı dayanıklıdır. Buğday, fasulye, mercimek ve yer fıstığı en saldırgan olanıdır. Lektinlerin sürekli alımı ile bağırsak yüzeyi zarar görür. Sonuç olarak geçirgenlik artar ve yabancı antijenler kan dolaşımına geçebileceği bir durum gelişir.
5. FİTİK ASİT (FİTAT) Tüm tahıl, baklagiller ve kuruyemişler gibi tohumların türünü devam ettirebilmek için filizlenmesi gerekir. Ancak uygun şartlar oluşana kadar kendini fitik asit sayesinde korur. Fitat ise yine kuru baklagiller ve bazı tahılların kabuklarında bulunan fosfor ve fitik asit bileşimidir. Fitik asit; bitki için yararlı ise de bizim sindirim sistemimizde fitaz enzimi yoktur. O nedenle Ca, Fe, Zn, Mg, Cu, Mn gibi minerallerle bağ oluşturup bu minerallerin emilimini azaltır.